GÜMRÜK BEYANININ ÖNEMİ VE BEYANIN UZMAN KİŞİLERCE YAPILMASI ZORUNLULUĞU

GÜMRÜK BEYANININ ÖNEMİ VE BEYANIN UZMAN KİŞİLERCE YAPILMASI ZORUNLULUĞU

  1. Gümrük Beyanının Tanımı

Gümrük Kanun m. 3/16; gümrük beyanını, belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde eşyanın bir gümrük rejimine tâbi tutulması talebinde bulunulması olarak tanımlamıştır. Bu durumda, Kanunun değişik yerlerinde geçen “rejim beyanı” ve “gümrük beyanı” tabirleri, gümrük rejimi beyanında bulunma sonucunu doğuran aynı anlamı içerirler. Eşyanın, gümrük rejimlerinden her hangi birine tâbi tutulması talebi ile gümrük idaresine yapılan beyana, kısaca gümrük beyanı adı verilir.

Gümrük beyanı, Türkiye gümrük bölgesine getirilerek gümrüğe sunulan serbest dolaşımda bulunmayan eşyanın; serbest dolaşıma giriş, transit, gümrük antrepo, dahilde işleme, gümrük kontrolü altında işleme veya geçici ithalat rejimlerine tâbi tutulması amacıyla gümrük idaresine yapılan beyanın yanında, serbest dolaşımda bulunan eşyanın ihracat veya hariçte işleme rejimi hükümlerine göre beyanı da birer gümrük beyanıdır. Bu nedenle, gümrük beyanı, yalnızca gümrüğe sunulan serbest dolaşımda bulunmayan eşya için yapılan rejim beyanından ziyade, ihraç edilmek amacıyla gümrüğe sunulan serbest dolaşımdaki eşya için yapılan beyanı da kapsayan genel bir kavramdır.

  1. Gümrük Beyanını Yapabilecek Kişiler

Gümrük beyanı, yolcu eşyasının başka bir tasarruf yoluyla beyanı haricinde, esas itibariyle gümrük beyannamesi veya beyanname yerine geçen belgelerle yapıldığından, gümrük beyanında bulunabilecek kişi; gümrük idaresine gümrük beyannamesi verebilecek olan kişidir. GK.m. 62/1’de, gümrük beyannamesinin; ilgili eşyayı ve eşyanın beyan edildiği gümrük rejimine ilişkin hükümlerin uygulanması için gerekli belgeleri yetkili gümrük idarelerine verme yetkisine sahip olan veya verilmesini sağlayabilen kişiler tarafından verilebileceği belirtilmektedir.

Beyannameyi gümrük idaresine verme yetkisine sahip olan kişiler; Türkiye gümrük bölgesine gelen eşyayı bölgeye getiren ile eşyanın alıcısı veya bölgeden çıkarılacak eşyayı gönderen ve götüren (taşıyıcı) ve bunlar hesabına hareket eden temsilcileridir. Eşyayı Türkiye gümrük bölgesine getiren veya taşıyıcı, onu gümrüğe sunan kişidir. Eşyanın Türkiye gümrük bölgesi içinde bir gümrük idaresinden başka bir gümrük idaresine taşınması hâlinde, gerek bölgeye getirilen gerekse bölgeden çıkarılan eşyaya ilişkin olarak taşıyıcı veya onun hesabına hareket eden araç sürücüsü transit gümrük rejimi beyanında bulunabilir.

Eşyanın alıcısı veya göndericisi, gümrük beyanını kendi adına ve hesabına yaptığından beyannameyi de gümrük idaresine bu sıfatla verir. Temsilciler eliyle yapılan beyanda ise, gümrük beyannamesi; beyan sahibi adına ve hesabına beyanda bulunan doğrudan temsilci veya kendi adına eşya sahibi hesabına beyanda bulunan dolaylı temsilci (gümrük müşaviri) tarafından verilebilir. Gümrük Kanununa göre, dolaylı temsil sıfatıyla gümrük beyanında bulunma yetkisi gümrük müşavirlerine aittir. Bunun yanında, istisnai olarak posta idaresi ve hızlı kargo taşımacılığı yapan şirketlerin de dolaylı temsilci sıfatıyla yetkilendirilmeleri mümkündür(GK.m. 225/1). Bu istisna dışında, gümrük müşavirliği ehliyetine sahip olmayan kişiye gümrük beyanında bulunması amacıyla dolaylı temsil yetkisi verilemez. Verilmiş ise, bu yetki Gümrük Kanununa göre geçersizdir, batıldır. Kanun, dolaylı temsilci sıfatıyla beyanda bulunan gümrük müşavirini de “beyan sahibi” olarak kabul ettiğinden; gümrük müşavirliği ehliyetine sahip olmayan kişiye verilen dolaylı temsil yetkisine istinaden gümrük beyanında bulunulması hâlinde, bu kişinin “beyan sahibi” sıfatının varlığından söz edemeyiz. Bu durumda, yetkisiz temsil nedeniyle, temsilcinin şartları taşıyıp taşımadığına bağlı olarak, doğrudan temsil ilişkisinin varlığı hâlinde beyanın beyan sahibi adına ve hesabına yapılmış olduğu kabul edilmelidir.

Gümrük idaresine beyanname verebilecek olanların, gümrük beyanında bulunma yetkisine sahip olmaları gerektiğinden; gümrük müşavir yardımcılarının gümrük beyanında bulunma yetkilerinin varlığından söz edemeyiz. Gümrük müşavir yardımcısı, yalnızca yanında çalıştığı gümrük müşaviri adına gümrük idaresinde iş takip edebilir (GK.m. 226/2). Söz konusu takip yetkisi, beyannameyi gümrük idaresine verme; yani beyanname tescil ettirme veya gümrük beyanında bulunma yetkisini ihtiva etmez. Bu yetki, gümrük müşaviri tarafından gümrük beyanında bulunularak tescil edilmiş olan beyannamenin ve beyanname konusu eşyanın gümrük idaresindeki iş ve işlemlerinin takibinden ibarettir.

GK.m. 62’ye göre, beyanname verecek kişinin kural olarak Türkiye gümrük bölgesinde yerleşik olması zorunlu değildir. Fakat, bir beyannamenin tescilinin belirli bir kişi için özel yükümlülükler getirmesi hâlinde, bu beyanın söz konusu kişi tarafından ya da bu kişi hesabına yapılması ve beyan sahibinin Türkiye gümrük bölgesinde yerleşik olması gerekir (GK.m. 61/2). Maddede geçen “özel yükümlülükler” tabirinden, gümrük beyanı sonucunda vergi veya diğer mali yükümlülüklerin ya da eşyanın ithalinin izne tâbi olması gibi bazı kısıtlamaların doğması anlaşılmalıdır. Bu durumda, beyan sahibinin Türkiye gümrük bölgesinde yerleşik olması ya da kişi bölgede yerleşik olmasa da beyanın onun adına veya hesabına bölgede yerleşik doğrudan veya dolaylı temsilci eliyle yapılması gerekir.

Gümrük beyanı, beyan sahibine özel yükümlülükler getirse de, transit veya geçici ithalat rejimi beyanında bulunan ya da arızi olarak beyanda bulunan kişilerin Türkiye gümrük bölgesinde yerleşik olmaları zorunlu değildir (GK.m. 62/son f.). Bunlar, her hangi bir temsilci eliyle olmaksızın kendi ad ve hesaplarına beyanda bulunabilirler. Örneğin, Türkiye gümrük bölgesine getirildiği gümrük idaresinden bir iç gümrüğe transit rejimi kapsamında sevk edilen eşyaya ilişkin olarak transit beyannamesini veren beyan sahibi taşıyıcı; eşyanın giriş ayniyetine uygun olarak varış gümrüğüne teslimi sorumluluğu altına girer. Bu sorumluluğun ihlâli hâlinde de, beyan sahibi aleyhine vergisel-mali ve cezai yükümlülükler doğar. Fakat, transit beyannamesinin verilebilmesi için beyan sahibi taşıyıcının Türkiye gümrük bölgesinde yerleşik olması zorunlu değildir. Bunun gibi, örneğin, çalışmak üzere geçici olarak Türkiye gümrük bölgesine gelen bölgede yerleşik olmayan kişi, beraberinde getirdiği kişisel veya mesleki eşyaya ilişkin olarak geçici ithalat rejimi beyanında bulunabilir. GK.m. 62/son f.’da geçen arızi olarak beyanda bulunan kişiye tipik örnek sözlü beyanda bulunan yolcudur. Örneğin, yolcunun beraberinde maktu vergiye tâbi televizyon vb. elektronik eşya getirdiğini ve bunun için de sözlü beyan formunun düzenlenmesi gerektiğini varsayalım. Bu durumda da, gümrük beyanında bulunan yolcunun Türkiye gümrük bölgesinde yerleşik olması gerekli değildir.

Gümrük beyanında bulunabilecek kişiler bunlarla sınırlı olup; ezcümle bunlar haricindekiler gümrük beyanında bulunamazlar.

  1. Beyanın Bağlayıcılığı ve Beyannamenin Taahhüt Niteliğinde Olduğu Kuralı

Beyannamenin tescili üzerine, eşya beyan edildiği gümrük rejimi hükümlerine tâbi olduğundan; beyan sahibinin, rejimin ön gördüğü vergi ve diğer mali yükümlülükler ile para cezalarının ödenmesi bakımından, gümrük idaresine karşı taahhütte bulunduğu kabul edilir. Bu yönü ile beyanname bir taahhütname niteliğindedir. Beyanname iptal edilmediği veya beyannamede düzeltme yapılmadığı sürece, beyan sahibi beyanı ile bağlıdır ve beyana istinaden idarece tahakkuk ettirilen vergi ve diğer mali yükümlülükleri ödemekle yükümlüdür. Özellikle bilgisayar veri işleme tekniği yoluyla yapılan beyanda, beyan edilen bilgiler vergi tahakkukuna esas tutulur. Sistem, beyan sahibinin girdiği verilere dayanarak vergileri hesaplar. Buna benzer şekilde, yazılı beyanda da beyan edilen verilere istinaden vergiler idarece hesaplanarak tahakkuk ettirilir. Her iki yöntemde de beyanın idarece kontrolü sonucunda bir farklılığın tespit edilmesi hâlinde, vergiler elde edilen verilere istinaden yeniden hesaplanır (GK.m. 61/3).

Beyan sahibi, gümrük beyannamesi ile beyan ettiği bilgilerin yanında, söz konusu bilgilerin tevsiki amacıyla beyannameye eklenen belgelerin doğruluğunu da taahhüt eder ve ilgili gümrük rejiminin gerektirdiği yükümlülüklere uymakla sorumlu olur (GY.m. 113). Bu sorumluluk, yalnızca mali sorumluluktan ibaret değildir. Gümrük beyanı, beyan sahibinin ceza sorumluluğunu da getirir. Gümrük Kanunu, gümrük beyanı nedeniyle yalnızca beyan sahibinin mali sorumluluğunu ön görmektedir (m. 61/3). Kanunun tatbikatında, beyan sahibi, rejim hak sahibi ve/veya rejim hak sahibi adına ve kendi hesabına dolaylı temsilci sıfatıyla hareket eden gümrük müşaviridir. Bu itibarla, rejim hak sahibi adına ve hesabına doğrudan temsilci sıfatıyla hareket eden kişinin gümrük beyanından doğan bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Fakat, doğrudan temsilcinin Kabahatler Kanunu (veya GK’nun kabahat içeren hükümleri), KMK veya TCK gibi ceza koyan kanun hükümlerini ihlâl eden fiillerinin varlığı hâlinde, bu sorumluluğun ayrıca değerlendirilmesi gerekir.

Beyanın bağlayıcılığı kuralı, beyanın veya beyannamenin bir başkasına devrini de engel oluşturur (GY.m. 113). Gümrük beyannamesi, bir sözleşme ya da kıymetli evrak olmayıp, beyan sahibinin beyan ettiği hususların sonuçlarını yükümlendiği tek taraflı bir bildirim/taahhüt niteliğinde bir belgedir. Beyannamenin, ciro yoluyla bir başkasına devri mümkün değildir; belge ciro edilmişse, devir sakat/batıl bir işlemdir; devrin; cezai yönden kusuru tespit edilmemişse, devralan için; vergisel ve cezai sorumluluklar yönünden gümrük idaresine karşı her hangi bağlayıcılığı yoktur.

Fakat, gümrük beyanına konu eşya, rejim hükümleri henüz sonlandırılmadan bir başkasına devredilebilir. Devir işlemi, gümrük beyannamesinden ayrı bir belge üzerinden, rejim hak sahibi ile devralan arasında akdedilen sözleşme ile gerçekleştirilir. Sözleşmenin örneğinin ve/veya devir beyanının gümrük idaresine ibrazı gerekir. Eşyanın devri, gümrük beyanından bağımsız bir hukuki işlem olup, özel hukuk hükümlerine tâbidir; devrin eşyanın aidiyetinin tespiti dışında gümrük idaresi için bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Devir sonucunda, devreden ile arasındaki sözleşmeye bağlı olarak devralan; eşyaya ait gümrük yükümlülüğünü üstlenmiş olsa da, bu hüküm gümrük idaresini bağlamaz; sözleşmede bu nev’i bir hükmün yer alması beyan sahibinin “gümrük yükümlüsü” sıfatını sona erdirmez. Dolayısıyla, gümrük beyanında bulunulan eşyanın bir başkasına devri hâlinde de, beyan sahibi gümrük beyanı ile bağlıdır ve beyanın sonuçlarından sorumludur. Bu konuda, uygulamada sıklıkla karşılaşılan yöntem antrepoya konulan eşyanın devri uygulamasıdır. Genellikle, kişi Türkiye gümrük bölgesi dışından bölgeye getirdiği eşyayı antrepo beyannamesine istinaden antrepoya koymakta; Türkiye’de uygun alıcıyı bulduğunda eşyayı ona devretmekte ve eşya devralan tarafından ithal edilmektedir. Bu durumda da, idarece tespit edilen rejime aykırılıklardan antrepo beyannamesini veren beyan sahibi sorumludur.

4 Sonuçları Nedeniyle Gümrük Beyanının Önemi

Türkiye’nin 1953 yılında katıldığı GATT Anlaşması ve akabinde 1/95 sayılı OKK’yle AT ile aramızda ihdas edilen gümrük birliğinin 01.01.1996 tarihinde uygulamaya konulmasından bu yana gelinen süreçte; OKK kapsamı dışında tutulan tarım ürünleri ve AKÇT Anlaşması kapsamındaki ürünler haricinde gümrük duvarları oldukça indirilmiş, hatta tavizli vergi hadlerinin uygulandığı ülke veya ülke grupları ile yapılan ticarette gümrük vergileri sıfırlanmış bulunmaktadır. Buna paralel olarak, dış ticaret hacminin her geçen gün artmasından kaynaklanan işlem yoğunluğu da dikkate alınarak, Türkiye gümrük bölgesine giren ve bölgeden çıkarılacak olan eşyanın tamamının gümrük idaresince fiziki olarak ve hatta belge kontrolü yöntemiyle kontrol ve denetimi fiilen mümkün olmadığından, gümrük işlemlerinde önemli kolaylaştırmalara gidilmiştir.

Gümrük duvarlarının indirilmiş ve gümrük işlemlerinin basitleştirilmiş olması; gümrük beyanının önemini azaltmamakta ve hatta önceki uygulamalara nazaran gümrük beyanının daha da önem kazandığını ifade etmek mümkün bulunmaktadır.

Şöyle ki;

Gümrük vergilerinin indirilmesi, özellikle korunması gereken sektörler bakımından, tarife dışı korunma önlemlerinde artış göstermiş ve bu önlemler her geçen gün artarak devam etmektedir. Bu nedenle, gümrük beyanında bulunacak kişiler bakımından; gümrük ve dış ticaret mevzuatındaki değişikliklerin günlük olarak tâkibi özel önem taşımaktadır. Örneğin, gümrük beyanının yapılacağı gün yürürlüğe girmiş olan bir korunma önlemine uygun olarak gümrük beyanının yapılmamış olması; beyan sahibinin, Gümrük Kanunu ve ilgili dış ticaret mevzuatının yanında, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Kabahatler Kanunu ya da ceza koyan diğer bir hukuki metnin ihlâli sonucunu doğurabilmektedir. Anılan hukuki metinlerde ön görülen cezai hükümlerin sonuçlarından; öncelikle, beyan sahibi yani kendi adına ve hesabına beyanda bulunan ya da ad ve hesabına beyanda bulunulan eşya sahibi sorumludur. Bunun yanında, eşya sahibi adına kendi hesabına dolaylı temsilci sıfatıyla beyanda bulunan gümrük müşavirinin de, başta Gümrük Kanunu olmak üzere, yukarıda belirtilen hukuki metinlere göre hukuki ve cezai sorumluluğu söz konusudur.

Diğer taraftan, gümrük işlemlerinin kolaylaştırılmasının; gümrük ve dış ticaret işlemleriyle muhatap olan ticaret erbabı nezdinde; bundan böyle gümrük beyanının öneminin kalmadığı veya oldukça azaldığı yönünde bir algı doğurduğu gözlemlenmekte ise de, bu algının yerinde olmadığı; aksine yeni düzenlemelerle gümrük beyanının öneminin daha da arttığı görüşündeyiz. Çünkü, işlemlerin basitleştirilmesinin, ticaret erbabına öncelikle bu konuda uzman kişilerin yardımına ihtiyacı kalmadığı yönünde bir yaklaşıma ve bununla beraber yerinde bir tabirle rehavete sevk edeceği şüphesizdir. Bu rehavetin akabinde, konu hakkında uzman olmayan kişilerce yapılacak gümrük beyanları sonucunda ihlâllerin artacağı ön görülmektedir. Hatta, gümrük işlemlerinin kolaylaştırılması kapsamında yeni bir uygulama olan yetkilendirilmiş yükümlü statüsünü ihdas eden metinlerin incelenmesinden de görüleceği gibi; bu husus, anılan müesseseyi yürürlüğe koyan yönetmelik koyucu tarafından da ön görülmektedir. Çünkü, konu hakkında uzman olmayan kişilerce yapılacak gümrük beyanından mütevellit muhtemel ihlâllerin önüne geçmek amacıyla; yetkilendirilmiş yükümlü statüsünü düzenleyen Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliğinde; dürüst ticaret erbabının, gümrük beyanını gümrük ve dış ticaret mevzuatı konusunda uzman gerçek veya tüzel kişilere yaptırması, ayrıca bunlardan sürekli danışmanlık hizmeti alması ön görülmektedir. Bu nedenle, dürüst ticaret erbabının, gerek hata gerekse gümrük ve dış ticaret konularındaki bilgi ve tecrübe noksanlığından mütevellit gümrük beyanının menfi sonuçlarından korunabilmesi için; gümrük beyanının bu konuda uzman kişilerce yapılması, fiili ve hatta hukuki bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

  1. Beyanın Eşya Sahibi veya Doğrudan Temsilci Eliyle Yapılması ve Bunun Taşıdığı Riskler

Eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tâbi tutulmasına ilişkin faaliyetler, sahipleri ile bunların adına hareket edenler tarafından doğrudan temsil yoluyla takip edilip sonuçlandırılabilir (GK.m. 225/1).

Fıkra metninden de anlaşıldığı gibi, gümrük beyanının eşya sahibi tarafından yapılması ve gümrük işlemlerinin de bu kişi tarafından takibi; örneğin herkesin kendi davasını açıp takip edebilmesinde olduğu gibi, öncelikli hukuki hak ve yetkidir. Fakat, derdest dava istatistiklerine bakıldığında, uzmanlık gerektirmeyen bir kısım uyuşmazlıklar dışında, davaların neredeyse tamamına yakınında, tarafların vekiller eliyle temsil edildiği görülecektir. Bu nedenle, tıpkı mahkemelerde temsilde bir avukata veya işletmenin ticari defterlerinin tutulmasında SMMM’ye ihtiyaç duyulmasında olduğu gibi; gümrük beyanının yapılmasında ve gümrük işlemlerinin takibinde, konu hakkında uzman bir temsilciye ihtiyaç olduğu şüphesizdir.

Doğrudan temsilde, temsilci temsil olunan adına ve hesabına hareket eder. Dolaylı temsilde ise, temsilci kendi adına fakat temsil olunan hesabına hareket eder. Doğrudan doğruya temsilde, temsilci hiçbir zaman üçüncü kişiyle yapılan hukuki işlemin tarafı olmaz. Temsilci kendi adına ve temsil olunanın hesabına değil, doğrudan doğruya temsil olunanın adına ve hesabına hareket ettiğinden; dolaylı temsilden farklı olarak temsil sonucunda elde edilenler doğrudan doğruya temsil olunana geçer. Bu nedenle, elde edilenlerin temsil olunana devri için ikinci bir hukuki işleme gerek kalmaz. Borçlar Kanunu m. 41’e göre, yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar. Bu nedenle, temsil ilişkisinden dolayı doğrudan temsilcinin hiç bir sorumluluğu bulunmamaktadır.

Bu hukuki durumu somut konumuz olan gümrük beyanı ve gümrük işlemlerinin takibine indirgediğimizde; eşya sahibi tarafından atanan doğrudan temsilcinin gümrük beyanından dolayı her hangi bir mali sorumluluğu bulunmamaktadır. Fakat, dolaylı temsilci gümrük müşavirinin GK.m. 181 uyarınca ve hatta bir tüzel kişiliğe bağlı olarak mesleki faaliyetini icra etmekte ise GK.m. 229 uyarınca mali sorumluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle, doğrudan temsilcinin, yapacağı veya yapmış olduğu gümrük beyanının sonuçlarından; yerinde bir tabirle her hangi zarar görmeyeceğini önceden biliyor olması nedeniyle, dolaylı temsilciye nazaran daha serbest bir hareket kabiliyetine sahip olacağı aşikârdır. Bu yönüyle, gümrük işlemlerinin doğrudan temsil yoluyla takip ettirilmesi, beyan sahibi için beyanın sonuçları itibariyle ağır riskleri de beraberinde getirmektedir.

Devlet, belediye, il özel idareleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin amir ve memurları, özel hukuk tüzel kişilerinin kendilerini temsile yetkili personeli, tüm gümrük işlemlerini doğrudan temsil yoluyla takip edebilirler (GK.m. 225/2). Maddenin 3’üncü fıkrası ile de; kara, deniz ve havayolu işletmeleri ile nakliyeci kuruluş temsilcilerine de doğrudan temsil yetkisi tanınmış; ancak bu yetki, bu işletme ve kuruluşların taşıdıkları eşyanın sadece transit işlemleri ile sınırlandırılmıştır. Özel hukuk tüzel kişilerinin doğrudan temsil yoluyla gümrük işlemlerini takip edebilecek olan temsile yetkili personeli, temsil belgesini gümrük idaresine ibraz etmek zorundadırlar (GK.m. 5/3). Ayrıca, temsil ettikleri tüzel kişiliğe hizmet akdi ile bağlı olduklarını gösteren; GY.m. 561/4’da sayılan belgeleri de ibraz etmeleri gerekir. Bunlar yalnızca hizmet akdi ile bağlı oldukları tüzel kişinin gümrük işlemlerini takip edebilirler.

Diğer taraftan, Gümrük Kanunu, özel hukuk tüzel kişileri tarafından doğrudan temsilci olarak tayin edilebilecek kişiler için, eğitim ve belirli suçlardan hüküm giymeme haricinde önemli bir şart aramamaktadır. Şöyle ki; Gümrük Kanunu, özel hukuk tüzel kişilerinin gümrük işlemlerini doğrudan temsil yoluyla takip edecek personeli için, Kanunun 227’nci maddesinde sayılan gümrük müşavir yardımcısı olabilme şartlarından; müşavir yardımcılığı stajı amacıyla bir gümrük müşavirinin yanında bir yıl çalışmış olma ve müşavir yardımcılığı sınavında başarılı olma dışındaki şartların varlığını aramıştır (GK.m. 225/2). Bu şartlardan en önemlileri de, gümrük müşavir yardımcılığı stajına başlayabilmek için GK.m. 227’de sayılan belirli ön lisans veya lisans bölümlerinden mezun olma şartıdır. Kanun, bunlar haricinde gümrük ve dış ticaret konularında her hangi bir uzmanlık veya yeterli tecrübe şartı aramamaktadır. Fakat, gümrük beyanının yanlış yapılması, beyan sahibi bakımından ağır riskler taşıdığından; beyanın gümrük müşavirliği veya müşavir yardımcılığı gibi yeterli ehliyete sahip olmayan doğrudan temsilciler eliyle yapılması da, dürüst ticaret erbabı bakımından önemli sakıncaları içermektedir.

Hâlihazırda, gümrük işlemlerinin tamamına yakın bir kısmı gümrük müşavirleri eliyle takip edilmekle birlikte; özellikle transit rejimi kapsamında taşınan eşyanın gümrük beyanı ve gümrük işlemlerinin takibinde bunun geçerli olmadığını söyleyebiliriz. Kara, deniz ve havayolu işletmeleri ile nakliyeci kuruluş temsilcileri, taşıdıkları eşyanın sadece transit işlemlerini doğrudan temsil yoluyla takip edebilirler (GK.m. 225). Bunlarında da, gümrük müşavir yardımcısı olabilme şartlarından; müşavir yardımcılığı stajı amacıyla bir gümrük müşavirinin yanında bir yıl çalışmış olma ve müşavir yardımcılığı sınavında başarılı olma dışındaki şartları taşımaları gerekir. Çünkü, GK.m. 225, bunların söz konusu şartları taşımamaları gerektiğine ilişkin bir istisna getirmemiştir. Fakat, örneğin, Türkiye gümrük bölgesine karayoluyla giriş yapan bir taşıt sürücüsünün, taşıdığı eşyanın transit rejimi beyanını yapamamasının pratikte kabulü de mümkün değildir. Bu nedenle, söz konusu istisna dışında; bağlı oldukları tüzel kişi adına transit rejimi beyanında bulunan gerçek kişilerin de, iki şart haricinde GK.m. 227’de sayılan şartları taşımaları gerekir.

  1. Beyanın Dolaylı Temsilci (Gümrük Müşaviri) Eliyle Yapılması ve Bunun Getirdiği Avantajlar

Dolaylı temsilde, temsilci kendi adına fakat temsil olunan kişinin hesabına hareket eder. Bunun sonucu olarak, dolaylı temsilde iki hukuksal işlem söz konusudur. Birinci aşamada, temsilci üçüncü kişiyle kendi adına fakat temsil olunanın hesabına bir işlem yapar. Daha sonra, bu işlemin sonuçları ikinci bir işlemle temsil olunana devredilir. Dolaylı temsil istisnai bir temsil türüdür. Dolaylı temsilin yaygın örneğini BK.m. 532’de düzenlenmiş olan “komisyon sözleşmesi” oluşturmaktadır.[1] Doğrudan doğruya temsilde, temsilcinin yaptığı hukuki işlemden doğan hak ve borçlar doğrudan doğruya temsil olunanın şahsında gerçekleşmesine rağmen, dolaylı temsilde hak ve borçlar önce temsilciye ait olur ve bunlar ikinci bir işlemle temsil olunana devredilir.

Dolaylı temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilci üçüncü kişi karşısında hukuksal işlemi kendi adına yapan kişi konumundadır. Yasa temsil olunanı dolaylı temsilde yasal temlik (kanuni temlik) kurumu ile korumuştur. Buna göre, temsil olunan kişi, temsilciye karşı borçlarını ifa ettiğinde, temsilcinin üçüncü kişiden alacağı temsil olunana intikal eder (BK. 509 f. 1).[2] BK.m. 40’da kural olarak doğrudan doğruya temsil düzenlenmiş ve maddenin 3’üncü fıkrasında da; doğrudan doğruya temsil haricinde kalan durumlarda alacağın devri veya borcun üstlenilmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. Bu da dolaylı temsil hâlidir. Temsilci tarafından yapılan hukuki işlemden doğan alacak, ikinci bir işlemle temsilci tarafından temsil olunana devredilir. İşlemden doğan borçlar da temsil olunan tarafından üstlenilmek zorundadır.

Gümrük uygulamasında ise, dolaylı temsilin bariz örneği olarak eşyanın gümrük işlemlerinin gümrük müşavirleri eliyle takibini gösterebiliriz (GK.m. 5/5, 225/1). GK.m. 5/5’de; Kanunun 225/1’inci maddesinde belirtilen kişilerin, gümrük idarelerinde dolaylı temsilci olarak iş takip edebilecekleri belirtilmektedir. 225/1’inci maddede dolaylı temsil yetkisi verilenler ise, gümrük müşavirleri ile posta idaresi ve hızlı kargo taşımacılığı yapan şirketlerdir. Gümrük işlemlerinin temsilci eliyle takibinde, gümrük müşavirleri; temsil yetkisi verilen doğrudan temsilci ve diğer dolaylı temsilcilerden farklı olarak bu işi ruhsata bağlı mesleki bir faaliyet olarak yürütürler. Gümrük müşavirleri, gümrük işlemlerinin yürütülmesinde önemli bir yere sahiptirler.

Gümrük işlemlerinin, dolaylı temsil yoluyla gerek posta idaresince gerekse hızlı kargo şirketlerince takibi istisnai bir durumdur. Zaten, bu yetki; 4458 sayılı Gümrük Kanununun kabul edildiği ilk hâlinde kanun metninde bulunmamaktaydı. 18.06.2009 tarihli, 5911 sayılı Kanunla Gümrük Kanununda yapılan kapsamlı değişiklikte, GK.m. 225’e yapılan ilave sonucunda, posta idaresi ve hızlı kargo taşımacılığı yapan şirketlere dolaylı temsilci sıfatıyla iş takip etme yetkisi verilmiştir.[3]

Posta idaresi ve hızlı kargo taşımacılığı yapan şirketlerin dolaylı temsil yoluyla gümrük işlemlerini takip etmelerine ilişkin kurallara, 2009/15481 sayılı KHK’de yer verilmiştir.[4] Bu kuruluşların dolaylı temsilci sıfatıyla gümrük işlemi takip edebilmeleri için, eşyanın posta veya hızlı kargo yoluyla gelmiş; ya da gönderilecek olması gerekir. KHK, gümrük işlemi bunlar tarafından takip edilebilecek eşya için miktar veya değer sınırlandırması getirmiştir. Bunlar; miktarı brüt 30 kilogramı ve değeri 1.500.- EURO’yu geçmeyen ihracat rejimine konu eşya ile bu miktar ve değeri geçmeyen ve ticari miktar ve mahiyet arz etmeyen serbest dolaşıma giriş rejimine konu eşyanın; önemli değeri olmayan her iki rejime konu eşyanın ve ticari mahiyet arz etmeyen numunelik eşyanın; gümrük işlemlerini takip edebilirler (KHK.m. 126). Bu durumda, bunların; örneğin dahilde işleme, geçici ithalat, gümrük kontrolü altında işleme veya hariçte işleme gibi gümrük rejimleri konusu eşyanın gümrük işlemlerini takip etme yetkileri bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, KHK.m. 126, hızlı kargo taşımacılığı yapan şirketlere gümrük müşaviri çalıştırma zorunluluğu getirmiştir. 1 seri no’lu Gümrük Genel Tebliğinin 5/1-d maddesine göre; şirket gümrük müşaviri çalıştırabileceği gibi gümrük müşavirliği firması ile sözleşme de imzalayabilir. KHK’da çalıştırılacak gümrük müşavirinin sayısı belirtilmemiştir. Bu durumda, şirket, bir veya birden fazla gümrük müşaviri çalıştırabilir. Böylelikle, dolaylı temsil gümrük müşavirleri eliyle gerçekleştirilir (1 SNT.m. 8). Yani, gümrük beyanını gümrük müşaviri yapar. Hızlı kargo şirketinin bünyesinde gümrük müşaviri istihdam etmesi hâlinde, müşavir ile şirket arasındaki ilişki bir hizmet akdi ilişkisidir. Bu da, bünyesinde çeşitli sakıncaları barındırır. Şöyle ki; gümrük müşavirinin mesleki hürriyeti, hizmet akdi ile bağlı olduğu gerçek veya tüzel kişinin emir veya talimatları ile sınırlı olacağından; kamu hizmeti niteliğindeki bir serbest meslek faaliyeti olan bu mesleğin, hizmet akdi altında yürütülmesi mesleğin bağımsız ve tarafsız olma niteliğini zedeler. Diğer bir ifade ile; GK. Geçici m. 6’da, gümrük müşavirlerinin örgütlenme yapısının; kamu hizmeti niteliğinde bir serbest meslek faaliyeti olduğu ön görülmekle; kanun koyucu tarafından bu mesleğin tıpkı SMMM, YMM veya avukatlık mesleklerinde olduğu gibi kamu hizmeti niteliğinde bir serbest meslek faaliyeti niteliği dolaylı olarak kabul edildiğinden; kamu hizmeti niteliğinde serbest meslek faaliyeti icra eden bir meslek mensubunun da; söz konusu mesleki ehliyete sahip olmayan örneğin hızlı kargo şirketi gibi bir kişinin emrinde hizmet sözleşmesine bağlı olarak çalışması kabul edilmemelidir; aksi hâlde mesleğin kamu hizmeti niteliğinin ortadan kalkmasının yanında, bu niteliğin zorunlu unsurları olan ve Gümrük Kanununda ön görülen tarafsız ve bağımsız olma gereklilikleri de yerine getirilemez (Geçici m. 6).

Gerek posta idaresi gerekse hızlı kargo taşımacılığı yapan şirket, gümrük işlemini takip ettikleri eşyaya ilişkin olarak eşya sahibinden ilave bir ücret alamazlar (2009/15481 say.KHK.m. 127). Yani, posta ve taşıma hizmetinden doğan bedele ilave olarak gümrükleme hizmeti karşılığında ayrıca ücret alamazlar. Bu yasak, posta ve kargo şirketinin gümrükleme işini asli faaliyeti olarak yapmasını engelleme amacı güder. Bunun üzerine de, hızlı kargo şirketleri, uygulamada gümrük müşavirliği şirketleri ile sözleşme yapma yolunu tercih etmektedirler. Fakat, hızlı kargo şirketi gümrük müşavirliği firmasına ortak olamaz. Ayrıca, gümrük müşaviri ve müşavir yardımcısı belgesine sahip olmayan kişilerin, gümrük müşavirliği şirketine ortak olamayacakları da bilinen bir hukuksal durumdur (GK.m. 229/2). Hızlı kargo şirketinin ortak veya kanuni temsilcilerinden biri gümrük müşaviri olsa da, şirket tüzel kişiliği gümrük müşavirliği şirketine ortak olamaz.

Yönetim merkezi Türkiye gümrük bölgesi dışında olup, Türkiye gümrük bölgesinde şubesi bulunan hızlı kargo şirketlerinin dolaylı temsilci sıfatıyla taşıdıkları eşyanın gümrük işlemlerini takip edip edemeyecekleri hususu tartışmalıdır. GK.m. 5/2’ye göre, temsilcinin Türkiye gümrük bölgesinde yerleşik olması gereklidir. GK.m. 3/1-4’de, Türkiye gümrük bölgesinde şube veya işyeri olan tüzel kişiler bölgede yerleşik kabul edilmekte ve MK.m. 19/3’de de benzer bir düzenleme yer almaktadır. Bizim de katıldığımız Medeni Hukuk doktrininde hâkim olan görüşe göre, yerleşim yerinin tekliği ilkesi gerçek kişilerde olduğu gibi tüzel kişiler için de geçerli olup; tüzel kişinin şubesinin bulunduğu yerde yerleşik kabul edilmesi sadece dava, icra veya vergi takipleri bakımındandır ve tüzel kişinin yerleşim yeri işlerinin yönetildiği yerdir.[5] Dava, icra veya vergi takip yetkisi; yalnızca tüzel kişiliğin faaliyetinden doğan işler bakımındandır. Diğer bir ifade ile; tüzel kişinin yasal veya iradi temsilcileri, tüzel kişinin yalnızca söz konusu faaliyetlerinden mütevellit işlemlerini Türkiye’deki resmi veya özel kurumlar nezdinde takip edebilirler. Yani, bunlar tüzel kişiliğin faaliyeti haricinde kalan söz konusu işlemleri takip edemezler. Örneğin, merkezi İzlanda’da bulunan X hızlı kargo şirketi Türkiye’de şube açmıştır. Bu şirket aracılığıyla ABD’de yerleşik A tarafından Türkiye’de yerleşik B’ye teslim edilmek üzere her hangi bir eşya gönderilmiştir. Bu durumda, X’in Türkiye’deki şubesinin söz konusu eşyanın gümrük işlemlerini takip etme yetkisi bulunmamaktadır.

Dolayısıyla, yönetim merkezi Türkiye gümrük bölgesi dışında bulunan bir hızlı kargo şirketi, Türkiye’deki bir şubesi nedeniyle bölgede yerleşik kabul edilemez. Şubenin gümrük işlemlerinin takibi için dolaylı temsilci olarak atanması, hukuka aykırı bir durum yaratır. Şubenin bir gümrükleme şirketi ile sözleşme yaparak söz konusu gümrükleme şirketinin bu yolla dolaylı temsilci olarak atanması da bundan farksızdır. Çünkü, gümrükleme şirketi ile yapılan sözleşme dolaylı temsilin yerine getirilmesi amacı güder. Yani, temsil yetkisi olmayan bir kişinin dolaylı temsilci tayin etmesi; hatta bunu işlerini takip ettiği veya eşyasını taşıdığı kişilerin eşyasının gümrük işlemlerinin takibi amacıyla dolaylı temsilci olarak ataması hukuken mümkün değildir. Ki, Gümrük Kanununa göre, yalnızca eşya sahibi gerekli vasıflara sahip kişileri dolaylı temsilci olarak atayabilir. Türkiye’de yerleşikliği sadece kendi işleri ile sınırlı olan bir tüzel kişinin dolaylı temsilci olarak atanması ve hatta bunun bir dolaylı temsilci tayin etmesi genel hukuk kurallarına göre mümkün değildir. Yani, merkezi Türkiye’de bulunmayan bir hızlı kargo şirketi, Türkiye’deki şubesi aracılığıyla ve taşıdığı eşyanın gümrük işlemlerini takip etmek amacıyla bünyesinde gümrük müşaviri istihdam edemez ve kendi işleri haricinde gümrük işlemi takip edemez. Filhakika, hızlı kargo şirketleri, kanun koyucu tarafından, doğrudan ya da dolaylı temsilci sıfatıyla gümrük işlemlerinin takibinden men edilmiş bulunmaktadırlar

Ayrıca, hızlı kargo şirketinin, gümrükleme hizmeti mukabilinde, gümrükleme şirketine tarifede yazılı ücreti ödemekle yükümlü olduğunda şüphe bulunmamakta olup; 2009/15481 sayılı KHK.m. 127 uyarınca, hızlı kargo şirketi, taşıdığı eşya için verdiği gümrükleme hizmeti karşılığında eşya sahibinden ücret alamayacağına göre; en azından asgari ücret tarifesinde belirlenen ücreti, bunu hak eden gümrük müşavirliği şirketine ödemek zorundadır. Fakat, taşıdığı eşya için gümrükleme hizmet bedeli tahsil edememesine rağmen, gümrükleme hizmetini kendisinin vermesi durumunda; asgari ücret tarifesine bağlanmış bir hizmetin bedelsiz olarak verilmesinin diğer gümrük müşavirleri aleyhine bir haksız rekabet ortamı yaratacağı şüphesizdir.

  1. Sonuç ve Öneri

Bu nedenlerle, gümrük işlemlerinin takibinde, gümrük müşavirleri dışındaki kişilere gerek doğrudan gerekse dolaylı temsil yoluyla iş takibi yetkisinin tanınması, bünyesinde pek çok sakıncayı barındırır.

Şöyle ki;

Eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tâbi tutulması sonucunu doğuran ticari faaliyetlerin yürütülebilmesi için, iç hukukun zorunlu kıldığı işlem veya yükümlülüklerin yerine getirilmesi ya da bunlardan doğan hakların elde edilmesi konusunda; esas amacı kâr etmek olan her tacirin yeterli bilgi, beceri ve tecrübeye sahip olmasının mümkün olmadığının kabulü gerekir. Uluslararası ticaret hukukunun pek çok hükmünün iç hukuka yansıması sonucunda; içerideki işlemlerin yürütülmesi, her iki hukuk dalındaki düzenlemeler hakkında da bilgi sahibi olmayı gerekli kılar. Bunun yanında, dış ticaret mevzuatının değişken bir yapıya sahip olması; mevzuattaki değişiklik ve gelişmeleri günbegün takip etmeyi gerektirir. Ayrıca, diğer pek çok hukuk dalından farklı olarak dış ticaret mevzuatının dağınık bir hâlde olması, mevzuattaki değişikliklerin takibini de güçleştirir. Bu durumda, ticari faaliyetleri arasında dış ticaretin başlıca konularından olan ithalat veya ihracat yapan her gerçek veya tüzel kişinin, dış ticaret mevzuatını takip etmesi ve uygulanışını da bilmesi gerekir. Bunun mümkün olmadığı aşikâr olup; aksinin kabulü, tacirin ticari faaliyetini ilgilendiren her hukuksal durumla ilgili asgari hukuki bilgiye sahip olmasını gerektirir. Bunun da, tacirin asli faaliyetlerini bertaraf etmesi sonucunu doğuracağının kabulü gerekir. Dolayısıyla, kişinin; mali işlemleri için mali müşavirin, hukuksal işlemleri için de avukatın yardımına ihtiyaç duymasında olduğu gibi; dış ticaret ve gümrük işlemlerinin yerine getirilmesi için de bir başkasının yardımına ihtiyacı vardır. Bu fonksiyonu da, esas itibariyle gümrük müşavirleri yerine getirir.

Gümrük müşavirliği, yukarıda belirtilen meslekler gibi, kanun koyucu tarafından kamu hizmeti niteliğinde bir serbest meslek faaliyeti olarak kabul edilmiştir (GK. Geçici m. 6/1). Gümrük müşavirleri, eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanımının gerekli kıldığı gümrük beyanını yaparken ya da gümrük işlemlerinin takibi esnasında; temsil ettikleri eşya sahibinin çıkarlarının yanında, kamunun çıkarlarını da gözetmekle yükümlüdürler. Temsil ettiği kişi, gümrük müşavirinden gerçeğe aykırı bir beyanda bulunmasını veya işlemlerin her hangi bir aşamasında görevini hukuka aykırı bir şekilde yapmasını isteyemez. Vekâlet sözleşmesinin bir gereği olarak, müşavir de bu tür talimatları yerine getirmek zorunda değildir. Bu kurala aykırı hareket eden gümrük müşaviri hakkında, Gümrük Kanununda cezai müeyyideler getirilmiştir. Temsil görevini bağımsızlık ve tarafsızlık içinde yapmayan gümrük müşaviri hakkında, geçici olarak mesleki faaliyetten alıkoyma cezası uygulanır (GK. Geçici m. 6/5).

Gümrük müşavirleri, eşyanın her türlü gümrük işlemini takip ederek sonuçlandırabilirler (GK.m. 226/1). Doğrudan temsilde temsilcinin beyan sahibi sıfatı mevcut olmamasına rağmen; dolaylı temsilde gümrük müşaviri, adına beyanda bulunduğu eşya sahibi ile birlikte beyan sahibi sıfatını haizdir. Gümrük müşaviri, temsil yetkisi kapsamında, beyandan başlayıp eşyanın teslimine kadar olan bütün gümrük işlemlerini takip edip sonuçlandırabileceğinden; temsil belgesinde, müşavirin eşyayı teslim alma (ahzü kabz) yetkisinin bulunmadığı açıkça belirtilmemiş ise, müşavir eşyayı teslim alabilir. Çünkü, gümrük işlemi kavramı eşyanın gümrükten teslim alınmasını da içeren geniş bir kavramdır.

Gümrük Kanunu, gümrük müşavirlerinin yanında, müşavir yardımcılarına da gümrük işlemlerini takip etme yetkisi vermiştir. Ancak, müşavir yardımcısının bu sıfatıyla gümrük işlemi takip edebilmesi için, bir gümrük müşavirinin yanında çalışması gerekir. Bu durumda, müşavir yardımcısı, yalnızca yanında çalıştığı gümrük müşavirinin dolaylı temsilci sıfatıyla yürüttüğü gümrük işlemlerini takip edebilir.

Gümrük müşavir yardımcısı, kendi başına (bağımsız) bir dolaylı temsil yetkisi kullanarak gümrük işlemi takip edemez. Diğer bir deyişle, örneğin bir gümrük müşavirinin yanında çalışmayan müşavir yardımcısı başka bir kişinin işlerini dolaylı temsilci sıfatıyla takip edemez. Tabii ki, müşavir yardımcısı bir özel hukuk veya kamu hukuku tüzel kişisinin gümrük işlemlerini doğrudan doğruya temsil yoluyla takip edebilir. Bunun yanında, özel hukuk tüzel kişilerinin işlerini doğrudan doğruya temsil yoluyla takip edecek kişinin, iki istisna dışında gümrük müşavir yardımcısı olabilme şartlarını taşıması gerekir (GK.m. 225/2).

Gümrük müşavir yardımcıları, dolaylı temsilci sıfatıyla gümrük beyanında bulunamamakla birlikte; beyanda bulunmak üzere muayenelerde gümrük müşaviri yerine hazır bulunabilirler; fakat eşya sahiplerine yapılacak tebliğleri kabul edemez ve onların adına sözlü veya yazılı istek veya itirazda bulunamazlar (GY.m. 561/7). Gümrük müşavir yardımcısının yönetmelik maddesinde bahsedilen “muayenede yaptığı beyan” bir gümrük beyanı değildir. Muayene edilen eşya, gümrük beyanı yapılmış ve idarenin beyana uygun olup olmadığını denetlediği eşyadır. Müşavir yardımcısının burada yaptığı beyan, eşyanın özellik veya niteliğinin idareye sözlü olarak açıklanmasından; eşyanın tanıtılmasından ve bu amaçla görevli memura yardım edilmesinden ibarettir. Müşavir yardımcısının, idarece tebliğ edilen vergi veya ceza tahakkukuna itiraz yetkisi yoktur. Ayrıca, gerek bu kapsamda gerekse her hangi bir idari işleme ait hiç bir tebliği kabul edemez. Aksi takdirde, muhatabına yapılmayan bildirim; ya da muhatabı tarafından yapılmayan itiraz; usule uygun olmayan şekilde yapılmış olacağından, müşavir yardımcısına yapılan tebliğ veya onun tarafından yapılan itiraz, beyan sahibince aksi ileri sürüldüğü taktirde geçersizdir; hiç yapılmamış sayılır. Fakat, tacirin gümrükleme şirketine verdiği vekâletnamede (uygulamada) genellikle şirkette çalışan bütün personelin hüviyetine yer verildiğinden; dolayısıyla, bu nev’i bir durumda, bütün bu personel vekil olarak tayin edilmiş olduğundan; 7201 sayılı Tebligat Kanunu m. 11 ve 17’ye göre bu kişilere yapılan tebligat muhatabına yapılmış addedilir.

Gümrük işlemleri konusunda gümrük idaresince yapılan tebliğler; gerek söz konusu işlemden muhatabının haberdar edilmemesi gerekse tebliğin asli muhataba yapılmamış olmasının doğuracağı sonuçların yanında, kamu hukukunda ön görülen hak düşürücü sürelerin takibi yönünden özel bir önem taşımaktadır. Hatta, gümrük idaresince eşya sahibine uygulanan cezalara ilişkin kararların, ehliyetsiz kişilere tebliği ve bu kişilerin konu hakkında eşya sahibine bilgi vermemesi nedeniyle; eşya sahiplerinin, idarece haklarında yürütülen cezai müeyyidelerden bihaber oldukları uygulamada sık karşılaşılan durumlardır. Bu nev’i durumlar, ekseriyetle ehliyetsiz kişilerin vekil tayin edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Ki; uygulamada, gümrük işlemlerinin önemli bir kısmını gümrük müşavirliği veya yardımcılığı ruhsatına sahip olmayan kişilerin takip ettiği bilinen bir durumdur. Şöyle ki, bir gümrük müşavirliği şirketinde, şirket ortaklarından en az birinin gümrük müşavirliği belgesine sahip olması zorunludur. Yani, şirketin asli faaliyeti gümrük müşavirliği hizmeti vermek olup, şirketin tüzel kişilik kazanması da ortaklarından en az birinin gümrük müşavirliği belgesine sahip olmasına bağlıdır. Bu nedenle, iş sahibi tacir öncelikle gümrük müşavirine vekâlet verir. Fakat, tatbikatta karşılaşılan pek çok durumda, gümrükleme şirketinin müşavirlik belgesine sahip bir ortağı mevcut olmasına rağmen; şirketin gerçek paydaşlarının müşavirlik belgesine sahip olmayan müşavir yardımcıları ve hatta müşavir yardımcılığı belgesine dahi sahip olmayan kişiler oldukları bilinen bir gerçektir. Esasen, bu durum, bu konudaki hukuki boşluğun ehliyetsiz kişilere sağladığı ticari fırsatın bunlar tarafından kötüye kullanılmasının yanında; gerek fiilen bunlara bağlı olarak çalışan gümrük müşavirlerinin gerekse iş sahiplerinin, eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulmasına ilişkin faaliyetlere gösterdikleri ehemmiyetin noksanlığından mütevellitdir. Şöyle ki, bu yola tevessül eden bazı iş sahipleri gümrükleme şirketi ile kurdukları vekâlet ilişkisinde, günlük olarak işlerinin görülmesini ya da genel bir tabirle eşyasının gümrükten çekilmesini hâlihazırda yeterli görmektedirler. Ayrıca, öncelikle şifahen kurulan bu ilişkide, işlerini tevdi ettikleri kişinin gümrük müşavirliği belgesine sahip olup olmadığını dahi gözetmemektedirler.

Diğer bir ifade ile; iş sahiplerinin gümrük işlemlerinin takibini tevdi ettikleri kişilerin gümrük müşavirliği ve hatta müşavir yardımcılığı belgesine dahi sahip olmayan kişiler oldukları uygulamada bilinen bir gerçektir. Ki, kanun koyucunun; vekâletin yalnızca gümrük müşavirliği belgesine sahip olan kişilere verilebileceği yönünde bir kısıtlama ve gümrük idarelerine de bu hususu takip mükellefiyeti getirmesi hâlinde bile, ehliyetsiz kişilerin gümrük işlerini bu şekilde takip ayrıcalığından mahrum kalacaklarının kuvvetle muhtemel olduğunun kabulü gerekir. Ayrıca, nasıl ki, avukatlık ruhsatına sahip olmayan bir kişinin dava takibi için vekil tayin edilemeyeceği örneğinde olduğu gibi, dürüst ticaret erbabının gümrük işlemlerinin takibinde de bu hassasiyeti göstermesi gerektiği kanısındayız. Ya da, asgari olarak vekâletnamelerde yetkinin sınırlandırılması gerekir.

Bunun yanında, Gümrük Kanunu m. 227/1-g’de 6455 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle gümrük müşavir yardımcılığı staj süresinin üç yıldan bir yıla indirilmesi müspet bir gelişme olmuştur. Halihazırda, fiili olarak gümrük işlemlerinin önemli bir kısmını her hangi bir ruhsat hamili olmayan kişilerin takip ettiği bir ortamda, mesleğe adım atma iradesine sahip olan kişilerin belirli hukuki ve cezai sorumluluklarının farkındalığıyla bir an önce mesleki bir hüviyete kavuşturulmalarının yanında; belirli sınırlamalar getirilmek kaydıyla gümrük müşavir yardımcılarına bu sınırlar içinde gümrük beyanında bulunma yetkisinin verilmesi gerekir. Ki, gümrük müşavirliği şirketine her hangi pay sınırlaması getirilmeden ortak olma yetkisi verilen kişinin, gümrük işlemlerinin takibinde tamamen yetkisiz kılınması Kanunun amacı ile bağdaşmamaktadır.

Diğer taraftan, gümrük idaresinde gümrük muayene memuru, başmemur ve daha üst görevlerde belirli bir süre çalışanlar haricinde kalan personele gümrük müşavir yardımcılığı belgesinin verilmemesi; gümrük beyanını denetleyen bu görevliler bakımından bir çelişkiyi ihtiva etmektedir. Şüphesizdir ki, gümrük beyanını denetleyen kişinin asgari olarak beyanda bulunanın haiz olduğu mesleki bilgi birikimi ve ehliyete sahip olması gerekir. Ki, bütün gümrük personeli mütemadiyen belirli bir eğitimden geçirilmekte olup, bunların doğrudan gümrük müşavirliği sınavına girebilmeleri ve hatta gerekli süre şartına haiz olmaları halinde devlet memurluğu sıfatını taşımakta iken de bu sınava kabul edilmeleri gerekir. Ayrıca, Gümrük ve Ticaret Bakanlığında gümrük muhafaza hizmetleri kadrosunda görev yapan personelin mesleki ehliyetinin mevcudiyeti izahtan vareste olup, gümrük müşavir yardımcılığı belgesinin hak edilmesinde anılan personelin göz ardı edilmesi önemli bir çelişkinin mevcudiyetini ortaya koymaktadır.

 

[1] KILIÇOĞLU, Ahmet M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler (Yeni Borçlar Kanunu’na Göre Hazırlanmış), Turhan Kitabevi Yayınları, Turhan Kitabevi Ofset Matbaacılık Tesisleri, Ankara, 2011,

[2] KILIÇOĞLU, age, sy. 219

[3] Bkz. 28.01.2010/27476 tarih-sayılı RG’de yayımlanan 1 seri no’lu Gümrük Genel Tebliği

[4] 4458 Sayılı Gümrük Kanununun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında 2009/15481 sayılı Karar: 07.10.2009/27369 tarih-sayılı RG’de yayımlanmıştır.

[5] “Yerleşim yerinin tekliği ilkesi tüzel kişiler, özellikle Medeni Kanunda düzenlenmiş olan tüzel kişiler, yani dernekler ve vakıflar hakkında da uygulanır. Bununla beraber MK.m. 19/III “ticari ve sınaı̂ kuruluşlar” hakkında yerleşim yerinin tekliği ilkesine bir istisna koyar gibi görünür. Kanımızca madde hükmüyle kastedilen husus, bir ticari veya sınaı̂ kuruluşun veya bir tüzel kişinin çeşitli yerlerde şubelerinin bulunması hâlinde, bu şubelerin yaptıkları işlemlerle ilgili olarak şubenin bulunduğu yer mahkemesinde aleyhlerinde dava açılabileceğini veya icra takibatında bulunulabileceğini göstermektedir. Başka bir deyişle şubeler yargısal yetkiyi belirleme bakımından yerleşim yerinin sahip bulunduğu işlevi yerine getirirler. Nitekim gerek 1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı yeni Hukuk Muhakemeleri Kanununun 14 üncü maddesi ve gerekse önceki Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 17 inci maddesi bu görüşü destekler niteliktedir. Bu hükümlerle ticari ve sınaı̂ kuruluşların sahip bulundukları çeşitli şubelerin ancak kanunlarda belirtilen belli konular hakkında yerleşim yerinin hükümlerine eşdeğer hükümler meydana getirebilecekleri gösterilmek istenmiştir (BK.m. 451; TK.m. 50 ile YBK.m. 549; YTK.m. 48). Yoksa bu hükümlerle teknik anlamdaki yerleşim yeri kastedilmiş değildir ve kanaatimizce yerleşim yerinin tekliği ilkesi kural olarak ticari ve sınaı̂ kuruluşlar hakkında da geçerlidir (AKİPEK Jale, AKINTÜRK Turgut, KARAMAN Derya Ateş, Türk Medeni Hukuku Kişiler Hukuku, 1. Cilt, Beta Yay., 8. Bası, İstanbul, Eylül 2011, sy. 451-452) Eserin 451’inci (aynı) sayfasında yer alan -9- no’lu dipnottan da, hâkim görüşün, gerçek kişiler gibi tüzel kişilerde de yerleşim yerinin tekliği yönünde olduğu anlaşılmaktadır.-“

Av. Ergun YAVAŞ

+90 (212) 224 33 38